Cuma, Aralık 11, 2009

Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler

"Her yaratık Tanrı'yı belirtir, apaçık göstermez hiçbiri." (s.13)

"Önem bakışında olsun, bakılan şeyde değil." (s15)

"Hüzün dinmiş bir coşkudur, başka bir şey değil." (s.16)

"Ruhumuz bir değer kazandıysa, başka ruhlara göre daha candan tutuştuğu için kazandı." (s.17)

"Sevgimin değişmezliği ürkütücüydü; bütün varlığımla çürüyordum onda." (s.19)

"Gün onda ölecekmiş gibi bak akşama, sabaha da her şey onda doğarmış gibi." (s.23)

"Güzel geleceği bekleyerek görkemli gençliklerimizi eskitiyorduk." (s.51)

"En tatlı sevinçleri duyularımın, dinmiş susuzluklarımdı." (s.58)

"At kitabımı, onunla yetinme. Senin gerçeğini bir başkasının bulabileceğini sanma." (s.126)

"Düşünüyorum öyleyse varım- Şu öyleyse'ye takılıyorum ben. Düşünüyorum ve varım; şu sözlerde gerçek payı daha fazla olurdu: Hissediyorum, öyleyse varım-hatta; inanıyorum, öyleyse varım- çünkü şunu demeye gelir bu:
Var olduğumu düşünüyorum, Var olduğuma inanıyorum. Var olduğumu hissediyorum.
Bana öyle geliyor ki, bu üç tümceden en gerçek, tek gerçek olanı sonuncusu; çünkü 'var olduğuma inanıyorum' var olmamı gerektirmez belki de. 'Var olduğumu düşünüyorum' da öyle." (s.152)

"Her dalganın çekilişindeki güzellik kendisinden öncekinin çekilişine borçludur; her çiçek kendi meyvası uğrunda solmak zorundadır; meyva da düşmedikçe, ölmedikçe, yeni çiçekleri sağlayamaz. Bahar bile kışın yasından hız alır." (s.161)

"Kendini tanı. Çirkin olduğu kadar da zararlı bir özdeyiş. Kendi kendini inceleyen kişi, gelişmesini durdurur. 'Kendini iyi tanımaya çalışan tırtıl hiçbir zaman kelebek olamazdı." (s.173)

"Yazınımız, özellikle de romantik yazınımız kederi övdü, geliştirdi, yaydı; insanı en şanlı eylemlere götüren şu yapıcı, kararlı kederi de değil; melankoli diye adlandırılan, ozanın alnını solduran, bakışını özlemle dolduran gevşek bir ruhsal durumu övdü. Biraz moda, biraz hoş görünme isteği de karışıyordu buna. Sevinç bayağı görülüyordu, gereğinden fazla iyi, budalaca bir sağlık belirtisiydi. Hüzün ruh zenginliğinin, bunun için de derinliğin ayrıcalığı sayılıyordu." (s.171)

"Biliyorum, yenilecek çok ejderler var hala, belki de her zaman... Ama sevinçten vazgeçişte de yıkılış var, el etek çekmeye benzer bir şey var, korkaklık var." (s.171)

"Gelecek geçmişin yinelenimi olmaya boyun eğerse, yaşama sevincinden iz bile kalmaz içimde." (s.176)

"Mutluluğu önleyebilecek her şey; çekingenlikler, cesaret kırıklıkları, anlaşmazlıklar, dedikodular, düşsel kederlerin, hoşgörülü portreleri, o boş gerçekdışı susayışları, partilere, sınıflara, uluslara ya da ırklara ayrılmalar, insanın kendi kendinin ya da başkasının düşmanına dönüştürme yolunu tutan şeyler, geçimsizlik tohumları, baskılar, korkutmalar, yadsımalar, hepsi, hepsi iğrenç göründü bana." (s.177)

"En gümbürtülü seslerin aslında en boş sesler olduğunu biliyorum." (s.180)

"Öyle soluk bir evren ki, bırakmak fazla üzüntü vermiyor artık, hayıflanacağımız bir şey de kalmıyor." (s.185)

"İnsanlık kundak bezlerini sever; ama onlardan kurtulmayı bilmedikçe büyüyemeyecektir." (s.188)

"İnsanların sana sundukları gibi benimseme yaşamı. Yaşamın daha güzel olabileceğine inandır kendini." (s.192)

Andre Gide - Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler (Can Yayınları)

Hiç yorum yok:

Tavan arası