Cumartesi, Şubat 13, 2010

Fransız Teğmenin Kadını

"Çağımızın sözde en büyük tasası, zaman kıtlığıdır: Toplumlarımızdaki zeka ve paranın son derece büyük bir bölümünü işleri daha hızlı yapmak için harcamamızın nedeni, bilime ve bilgeliğe karşı duyduğumuz çıkar tanımaz sevgi değil, budur; insanoğlunun nihai amacı mükemmel bir insanlığa değil de şimşek olup çakmaya, ışık hızına ulaşmaya çalışmaktır adeta." (s.16)

"Çevresindekileri kurgusal karakterler olarak görüyor, haklarında şiirsel yargılarda bulunuyordu." (s.54)

"Gözleri zekasını ve ruh bağımsızlığını gizleyemiyordu; ayrıca her türlü yakınlığı reddini ve kendisi olmaktaki kararlılığını da." (s.113)

"Tiyatroda trajedi gayet hoştu hoş olmasına da normal yaşamda sapkınlık gibi görünebilirdi." (s.117)

"İnsan yüreği insan beynini gaddarca bir süratle hükmü altına alır." (s.134)

"Koruyucu renk değiştirme, yani insanın çevresiyle uyum sağlamayı öğrenerek yaşamını sürdürmesi-yaşının ya da sosyal sınıfının gereklerini sorgulamaksızın, ya da bu şekilde resmiyete sığınışını sosyolojik olarak açıklayabiliriz. İnsan böyle kılıç üstünde yürürken -her yerde var olan ekonomik baskı, cinsellikten korku, mekanist bilim akımı- kendi saçma gerginliğine gözlerini kapayabilme becerisi çok gerekliydi." (s.135)

"Modaya karşı tümüyle kayıtsız gibi görünüyordu; buna rağmen hala hayattaydı, tıpkı yaban güllerinin sera çiçeklerine rağmen hayatlarını sürdürmeleri gibi." (s.156)

"Dünya bir genellikse benim hep bir istisna kalacağımı buyuran bir ferman vardı sanki." (s.159)

"Bir şeyi görmek, o şeyi kabul etmek demek değildir." (s.161)

"Homo sapiensin trajedisi, yaşama şansı en az olanların çok fazla üremeleridir." (s.208)

"Gizemi, güçlüğü, yasaklanmışlığın tadını yerle bir ederek, hazzı da yerle bir etmiş olduk." (s.249)

"Her çağda, tanıkların ve yazıp çizenlerin büyük çoğunluğu eğitim görmüş sınıflardan çıkar; bu da tarih boyunca gerçekliğin azınlık tarafından saptırılmasına neden olur." (s.249)

"İlerleme de huysuz bir ata benzer. Ya sen ona binersin, ya da o seni çiğner." (s.264)

"Kendisini tanıyan ve eğitilmiş herkes kendini kendi çölünde bulur." (s.271)

"Zamirler insanların uydurduğu korkunç maskelerdir." (s.304)

"Bebek bekleyen annelerin o ağır, telaşsız yürüyüşünde bir şeyler vardır; dünyanın en yumuşak kibiri olsa bile bir kibir." (s.384)

"Yalnızlığında sahip çıkabileceği bir şeyler vardı; toplum dışı biriydi o, diğerleri gibi olmayandı, ister aptalca olsun ister akıllıca pek az insanın alabileceği bir kararın sonucuydu." (s.392)

"Hayatın bir simge olmadığını, tek bir bilmece ve onu bilememekten ibaret olmadığını, tek bir yüzü olmadığını ya da zarlar bir kere kötü gelmişse hemen bırakılamayacağını anlamaya başlamıştı; her ne kadar yetersiz, boş, ümitsiz olsa da katlanılmalıydı hayata..." (s.425)

John Fowles - Fransız Teğmenin Kadını (Ayrıntı Yayınları)

2 yorum:

coffeé dedi ki...

"Homo sapiensin trajedisi, yaşama şansı en az olanların çok fazla üremeleridir."

çok doğru bir tespit.....

Sera dedi ki...

Fowles'ın tespitlerini hep doğru bulmuşumdur.

Tavan arası