Çarşamba, Mart 24, 2010

Bayan "Hayatbirrüyadır"ın Yeldeğirmenleri

"Düşçü amca düşlerini pırıl pırıl yıkamış, kurulamış, saçlarını taramıştı. Onları özenle dizdi raflara. Bu işi büyük bir dikkatle yaptı. Onları özenle dizi raflara. Düşçü amca bu rafları her gün siler. Bir tek toz zerresi bile bulamazsınız. Öyle iyi bakar ki düşlerine, çocukları gibi. Bu şehrin en taze düşlerini o satar. Düşçü amcanın düşleri mis gibi kokar..." (s.9)

"Tüm patronlar gibiydi işte: Vücudundaki yağ ve beyin hücreleri birbirine ters orantılı, suyu çekilmiş bir değirmene dönmüş, yaş ve kilo kompleksi ihtiva eden, Cin Ali'nin ilk yedi cildini sular seller gibi ezberlemiş, dinazor vücutlu, kuş beyinli mitolojik hayvanlar. Bunlar hayatlarının büyük bir kısmını Teodora soyuyla geçirirler, dokuzuncu sınıf hayaller kurarlar ve Carpe Diem yaşarlar. Hayatları minyatür gibidir: hiyerarşik ve iki boyutlu. Evlerinde devasa köpekler beslerler. Beyinleri en sevdikleri ikinci organlarıdır -varsa şayet." (s.16)

"Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilirdi ki!" (s.27)

"Akıntıya kürek çekmekten, deniz görmeyen semtlerden, televizyondan, gazeteden, beraber ve solo türkülerden, yağmurlu günlerde üstüne su basınca arasından su fışkırtan kırık parke taşlarından, sıkıntılı havalardan, genelevlerden, çizik plaklardan, bozuk pikaplardan, davetsiz misafirlerden, camın ötesindeki göklere uzanan beton yığınlarından, telefon beklemekten, aşık olmaktan, sigara dumanından, güzel kitapların bitmesinden, pis kokan insanlardan, kalabalık otobüslerden, başkasına ait gazeteyi süzen gözlerden ve pastel boya takımında kullanılmayan tek renk olmaktan nefret ediyorum." (s.48)

"Türktü, doğruydu, çalışkandı, yurdunu, milletini özünden çok severdi. Yalnız ufak bir sorun vardı. Özünün ne olduğunu bilmiyordu." (s.48)

"Erkekler, Girl You Know It's True diyen Milli Vanilli'lere benzerler, mumları yatsıdan önce söner." (s.124)

"Doğunun hastalığı: Merkeziyetçilik." (s.134)

"Alışmıştım zaten, hep zaplanan kanaldım ben, ileri sarılan bir şarkı, naftalinlenen kazak." (s.143)

"Aşk sonsuza kadar tek ayak üstünde trombon çalmak demekti. Asla yanlış notaya basmadan ve allegro. Tabii tek ayak üstünde çalacaktı. İki ayağı ne zaman yere basmıştı ki." (s.170)

"Aşkına hiç nokta koymasın diye ona kucak dolusu virgül getirmiş, üstelik adios kelimesini de bütün sözlüklerden silmişti." (s.170)

"Yaşamak dönme dolap değil, daha ziyade dönme dolaplardan birine başaşağı sıkışıp dönmek gibiydi." (s.171)

"Mutluluk uçup gittikten sonra mutluluğu hatırlamak kadar büyük bir elem daha yoktur dünyada." (s.173)

"Sevgiden ve aşktan başka her şeyin küçüğünü severdi." (s.181)

"En güzel romanların biteceğini düşünerek yaşayamazsınız." (s.181)

"Aşk da gitar anfisi gibi bir şey. Çift girişli olunca çabuk bozuluyor." (s.309)

"Hayallerini kendileri yaratamayanlar diğer hayallere aldanırlar. Onları yaratanlardan daha çok, o hayaller için savaşırlar." (s.316)

"Hayata ciddi olmak için gelenleri görüyorum dostum. Ellerine hiçbir şey geçmiyor. Bense gönlümü hayallerimin tepelerine giderek eğleniyorum." (s.317)

"Keşke insanın kötü günleri için joker bulunsaydı." (s.322)

Özlem Kumrular - Bayan "Hayatbirrüyadır"ın Yeldeğirmenleri

kitap hakkında

Hiç yorum yok:

Tavan arası