Perşembe, Nisan 01, 2010

Milenyum İnsanları

"Hafızanın aldatıcı bir tuzak olduğunu iddia ederdi, ruj izi silinmiş bir bardakta önceki geceden kalmış tortular gibi." (s.11)

"Siyah çok duygusal bir renktir. Her türlü saçmalığı onun ardında gizleyebilirsin." (s.52)

"Amerika Hollywood'u yarattı ki insanlar hiç büyümek istemesin. Bizim global sorunlara ilişkin kaygılarımız, depresyonumuz, orta yaş pişmanlıklarımız var. Onların ise Hollywood'u." (s.52)

"Turizm büyük bir uyuşturucu. Devasa bir güven numarası ve insanlara yaşamlarında ilginç bir şey olduğu gibi tehlikeli fikirler veriyor. Var oluş biçimlerindeki her yükseliş aynı havaalanlarına ve tatil köylerine, aynı hindistancevizi ve ananaslı içki saçmalıklarına taşıyor insanları. Turistler esmer tenlerine ve parlayan dişlerine bakarak gülümsüyor ve mutlu olduklarını sanıyorlar. Ama yanık tenleri onların aslında kim olduklarını gizliyor; kafaları Amerikan çöplüğüyle dolu ücretli köleler. Seyahat XX. yüzyılın bize bıraktığı son fantezi; bir yerlere gitmenin kendimizi yeniden yapılandırmamızı sağlayacağına dair bir yanılsama." (s.53)

"Şiddet çok özel bir anahtardır. Herkes şiddeti hayal eder ve eğer çok sayıda insan aynı düşü görüyorsa, korkunç bir şey yolda demektir..." (s.55)

"XX. yüzyıl yaptığımız her şeyi, düşünce biçimimizi şekillendiriyor. Onun için söyleyebileceğimiz çok az şey var. Savaşlar, soykırım gibi, dünyanın yarısı aç, diğer yarısı da kendi ölü zihinlerinde uyurgezer bir halde. Tüm şu hipermarketlerle ve kapılarla çevrelenmiş topluluklar." (s.62)

"Psikiyatri en iyi performansını başarısızlıklarla uğraşırken sergiliyordu, başarı karşısında değil." (s.90)

"Bir arkadaştan daha kolay vazgeçilen bir şey olmadığını anlamıştı." (s.115)

"Trafik kazaları genellikle insanın içindeki kötüyü ortaya çıkarır." (s.129)

"Biz bir önceki sınıftan kalma rantçı sınıfız." (s.133)

"Tanrı'ya inandığımızı düşünüyoruz, ama ölüm ve yaşamın gizemleri karşısında deli gibi korkuyoruz. Fazlasıyla kendimizi merkez alıyoruz ama kendi benliklerimizin sınırlılığı düşüncesiyle baş edemiyoruz. İlerlemeye ve aklın gücüne inanıyoruz, ama insan doğasının karanlık yönleri de bizi ele geçiriyor. Seks saplantımız var, ama imgelemden korkuyoruz ve sarsılmaz tabularla kendimizi korumaya alıyoruz. Eşitliğe inanıyoruz, ama alt sınıflardan nefret ediyoruz. Kendi bedenlerimizden korkuyoruz ve her şeyden önemlisi ölümden korkuyoruz." (s.133)

"Polis şiddetinin, protestoculardan gelen direnişle değil, polisin kendi can sıkıntısıyla doğru orantılı olduğunu fark etmiştim." (s.150)

J.G. Ballard - Milenyum İnsanları

Hiç yorum yok:

Tavan arası