Pazar, Ocak 22, 2012

Saatler


"Tanımlanması olanaksız bir ikinci ben'i içinde hissedebiliyordu, daha doğrusu birincisine koşut ama daha saf bir başka ben'i."

"Kendini bırakmaya çalışıyor. Yo, tam olarak öyle değil; kendininkine koşut giden bir başka dünyaya girerek kendini korumaya çalışıyor."

"İnsan her zaman, kağıda dökebildiğinden daha iyi bir kitap taşır kafasında."

"Tıpkı edebiyat kadar güçlü ve tehlikeli bir yaşamım olabilirdi."

"Kendi dünyasından çıkıp kitabın sınırlarının içine girmiş gibi hissediyor."

"Bir otele gidince, kendi yaşamının ayrıntılarını bırakıyor, tarafsız bir bölgeye giriyorsun."

"Bütün o mağazalar, her şey, her yerdeki o pislik, o mallar, bütün o mallar, dört bir yandan üstünüze gelen reklamlar, alın, alın, alın, alın, saçları abartılı, yüzü gözü boyalı biri üstüme gelip de bana 'Yardımcı olabilir miyim?' dediği anda, 'Sen kendine bile yardım edemezsin', diye haykırmak geliyor içimden."

"O anda havada süzülen bir zihinden başka bir şey olmayabilir; bir kafatasının içindeki bir beyin bile olmayabilir; yalnızca algılayan bir varlık, bir ruh nasıl algılarsa öyle. Ruh olmak öyle bir şey olmalı. Kitap okumak gibi bir şey, değil mi; hevesli bir gözlemci olmak dışında. Öyle bir rol üstlenmeden insanları, ortamları tanıma duygusu."

Michael Cunningham - Saatler (Can Yayınları, Çeviren: İlknur Özdemir)

Hiç yorum yok:

Tavan arası