Pazartesi, Nisan 24, 2006

Güz Şarkısı

Bu akşam nedense üzgün duruyor dolunay
büyük kentte okumaya giden oğlunu
istasyonda uğurlayan baba gibi
tren gittikten sonra, bir süre daha
bir bankta öylece kalmış, yalnız, kaygılı
makasçının karanlıkta titreyen fenerine bakıyor.

İşte aynı gökyüzü, tıpkı şafaktaki gibi
İncirlerin ve zeytinlerin arasından
görünüyor, cevher kazandığında ilk parıltı
açılmış bir kucak gibi tarlalar
bekliyorlar bir göğün şimşeğini sevmeyi
oh, uçmuyor bir yalnız şahin bile
bu güz vakti, bakır yatakları boyunca
kim sorar sebil hüznü
yitik ayı kim arar?

bilmek istiyorum yıldırımın düşerken geçtiği yolu
hayır, salyangoz kabuğundaki uğultuyu
bilmek istiyorum, kiralık evin boş salonundaki gölgeyi
hayır, suyun yankısını, dökülürken kristal sürahiden
bilmek istiyorum, ısırılmış elmadaki diş izinin sahibini
hayır, pencerede uyuyan kedinin gördüğü düşü,
düş: kutsal bir efsaneyi anlatır gibi anlatırdık düşlerimizi
bir denizi yorumlardı sanki düş yorumcuları
örneğin, kıyıya vurmuş ölü bir yunusun
bir acıyla ilişkisini açıklarken
ya da bir deniz yıldızının kopmuş bacağının
kaçırılmış bir fırsat olduğunu söylerdim.

Çocukluğum
kumsalda kaybedilmiş inci
arasam bulabilir miyim?

Gençliğim
sis içindeki doruk
tırmansam ulaşabilir miyim?

ateş diyor ki:
yaktığım ormanları mı istiyorsun, al
çaresiz kaldığım su boylarını mı istiyorsun, al
söndürülmeden bırakıldığım dağ yolculuklarını mı istiyorsun, al
...
korkma, uzat ellerini ve dokun, yanmazsın
gün olmuş kutsal yağmurlar söndürmüş beni
gün olmuş ölülerin külleriyle sönmüşüm
söyle, ben değilsem nedir yüreğini yakan
yolunun üstünde biten otları tutuşturan
yalnız bırakan şimşeğin sesini
taşı uyandıran

bu akşam nedense üzgün duruyor dolunay
belki çeliğin dibinde dinleniyor su
belki düşe kalka yürüyor gökyüzü
belki aşkın volkanında kendini tüketiyor ateş
...
belki örtbas edilmiş itiraflarını sayıklıyor güz ve diyor ki;

ben güzüm, kuşların şafağa olan güveni için konuşuyorum
ağaçların akşamı kabulu için susuyorum, deltaların
bozulmuş yataklarını düzeltiyorum, inkar edilmiş bir
geçmiş gibiysem sessizce eskiyen eşyalarda
yazın bastırılmış öfkesiyim

ben güzüm.
derinim.

Salih Bolat

Hiç yorum yok:

Tavan arası