Cumartesi, Eylül 12, 2009

Yeni Hayat

"Bu dünyanın sıra sıra görüntüler, bir dizi yanlış yorumlanmış işaretler ve körükörüne benimsenmiş birtakım alışkanlıklardan oluştuğunu asıl dünyanın ve hayatın bunların içinde ya da dışında, ama yakınlarda bir yerde olduğunu acıyla biliyordum." (s.36)

"Neden kelimelerle düşünür de insan, görüntüler yüzünden acı çeker?" (s.102)

"Başkaları doğaya bakınca orada kendi sınırlarını, yetersizliklerini, korkularını görürler. Sonra kendi zayıflıklarından korkup doğanın sınırsızlığı, büyüklüğü derler buna. Ben ise doğada benimle konuşan, bana ayakta tutmam gereken kendi irademi hatırlatan güçlü bir tebliğ, zengin bir yazı görürüm, onu kararlılıkla, acımasızlıkla, korkusuzca okurum." (s. 131)

"Bazen, o sıralarda üst üste okuduğum kitapların aralarında bir fısıltı tutturduklarını, kafamın içinin de böylece, her köşesinde bir müzik aletinin mırıldandığı bir orkestra çukuruna dönüştüğünü hisseder ve hayata kafamın içindeki bu müzik yüzünden katlandığımı fark ederdim." (s.228)

"Aşk insanın ruhuna güvenli bir sığınak bulma özlemidir." (s.229)

"Ne kadar sihirlidir değil mi, bir an dünyayı gözlerimiz denen anahtar deliklerinden değil de, başka bir mantığın merceğinden görmek." (s.228)

"Hayat denilen o çalkantıya bir dönem kendini hevesle atmış ve umduğunu bulamamış nice kırık adam gibi, okuduklarımdan, bibbirleriyle karşılaştırdığım bazı hayallerden, ifadelerden, yazıların kendi aralarındaki gizli fısıldaşmaları keşfediyor, bunladan sırlar çıkarıyor, bu sırları sırlaıyor, aralarında yeni ilişkiler kuruyor ve iğneyle kuyu kazar gibi sabırla oluşturduğum bu ilişkiler ağının karmaşıklığıyla övünerek hayatta ıskaladığım şeylerin intikamını almaya çalışıyordum." (s.242)

"Kim şehir meydanlarındaki ağaçları kestirmiş, Atatürk heykellerini hapishane duvarı gibi saran beton apartmanların balkonlarındaki demir korkulukların hep aynı biçimde olmasını emretmişti? Anglosakson mankenlerin uzun bacaklarının arasına kamyon lastiği aldıkları takvimleri bütün ülkeye dağıtan, asansör, döviz büfesi, bekleme odası gibi yeni mekanlarda kendilerini güvenlikte hissedebilmek için vatandaşların birbirlerine düşmanca bakması gerektiğine karar veren kimdi?" (s.255)

"Bugün biz artık kaybetmişiz. Batı bizi yuttu, ezdi geçti. Çorbamıza, şekerimize, donumuza kadar her yerimize girip işimizi bitirdiler." (s.270)

Orhan Pamuk - Yeni Hayat

Hiç yorum yok:

Tavan arası