Çarşamba, Ağustos 18, 2010

Kara Kitap


"Alnının eğiminde, o sırada aklının içinde olup biten harika şeyleri insana korkuyla merak ettiren gerçekdışı bir yan vardı." (s.11)

"Dünyanın hiçbir belleğe sığmayacak kadar geniş olduğunu düşündü." (s.33)

"Batılı filmlerdeki kocaları taklit ederek, karısına o gün ne yaptığını açıkça soracak olsa, Batılı ya da Doğulu hiçbir filmde açıkça anlatılmayan belirsiz ve kaygan bir bölgeye girmenin huzursuzluğunu duyarlardı ikisi de. İstatistiklerin ve bürokratik sınıflandırmaların ev kadını diye adlandırdığı o anonim kişinin hayatında böyle gizli, esrarlı ve kaygan bir bölge oldupunu evlendikten sonra keşfetmişti." (s.59)

"Pekçok genç, hayatlarının bir döneminde işittikleri bir sözün, bir hikayenin, birlikte okudukları bir kitabın etkisiyle aşık oluyorlar, aynı heyecanla sevgilileriyle evleniyorlar ve hayatlarının geri kalanını da aşklarının arkasında yatan bu yanılsamayı hiçbir zaman anlamadan mutlulukla yaşıyorlardı." (s.86)

"Yazıların, bütün yazıların hayattan değil, sırf yazı oldukları için, en sonunda, birer düşten söz açtıklarını bilmenin de, hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söyledi." (s.86)

"Okurlar bütünüyle kötü ve bütünüyle iyi birinden sıkılırlar hep." (s.93)

"Kendi kendimle konuşuyordum tabii, ama bu tür konuşmalar kendi içimize gömdüğümüz ikinci, sonra üçüncü kişiyle fısıldaşarak ahbaplık etmekten başka nedir ki?" (s.117)

"Beyaz perdenin üstünde gördükleri sokakları, giysileri, kadınları istedikleri için artık eski hayatlarına geri dönemeyip, sersefil olanların hikayelerini anlatmaya günler yetmezdi." (s.128)

"Mutluluk, insanın bilinçle istediği hayatı yaşaması." (s.130)

"Hafızamızın, biz yaşlandıkça fazla yük taşımak istemeyen huysuz bir yük hayvanı gibi attığı ağırlıklar en sevmediği yükler midir, en ağırları mı, yoksa en kolay düşenler mi?" (s.135)

"Mutsuzluktan tıkanacak gibi oldum." (s.135)

"Sanki ben ben değildim. Sanki olmam gereken kişi peşimdeydi." (s.138)

"Dünya dediğimiz rüyalar alemi, bir uykudagezerin şaşkınlığı içinde kapısından giriverdiğimiz bir evse eğer, edebiyatlar da, alışmak istediğiniz bu evin odalarına asılmış duvar saatlerine benzerler." (s.152)

"Gün boyunca ne zaman bir sıkıntıyla karşılaşsa, duygusuz, incelikten yoksun, duygusuz, incelikten yoksun, hırslı ve böylelerinin hep olduğu gibi kültürsüz kişilerin kabalıklarına ve acımasızlıklarına ne zaman katlanmak zorunda kalsa, zaten şimdi burada değilim ben, diye düşünüyormuş." (s.173)

"Onların tatsız ve yavan masallarının değil de, kendi hayallerimin bahçesinde gezinmekten öyle memnundum ki." (s.179)

"Kendim olamazsam onların olmamı istedikleri biri oluyorum ve onların olmamı istedikleri o insana hiç katlanamıyorum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım daha iyi diye düşünüyordum." (s.180)

"Sinemadan çıkan kalabalığın yüzünde bir hikayeye gırtlaklarına kadar gömülebildikleri için kendi mutsuzluklarını unutan insanların huzuru vardı." (s.220)

"Bir başkasının belleğini ağır ağır edinmekten başka neydi ki okumak?" (s.312)

"Bu dünyada huzur bulamayan, bir başka dünyada yaşayan ve bir başka dünyanın sihrine bulanmış hayranlık verici kişilerden yürüttüğün bir maske." (s.343)

"Hiçbir şeyi merak etmeyecek kadar bu ülkeden umudu kestin." (s.344)

"Uykunun en güzel yanının insanın oılduğu kişiyle bir gün yerine geçeceğine inanmak istediği kişi arasındaki gözyaşartıcı uzaklığın unutulması olduğu kadar, duyduklarıyla hiç duymadıklarını, gördükleriyle hiç görmediklerini ve bildikleriyle hiç bilmediklerini huzurla birbirine kavuşturmabilmesi olduğunu bir kere daha anladı." (s.352)

"Kendi keşfi bütün hayatıydı, bütün hayatı da kendi keşfi." (s.401)

"Bütün anılardan, eşyalardan ve kitaplardan daha çekilmez olanı insanlardır." (s.411)

Orhan Pamuk-Kara Kitap

Hiç yorum yok:

Tavan arası